Biyoteknoloji ve artıları eksileri ile GDO (Genetik olarak değiştirilmiş organizmalar) gerçeği


468808-3-4-80723Biyoteknoloji ve artıları eksileri ile GDO (Genetik olarak değiştirilmiş organizmalar) gerçeği
Değişen dünya düzeni beraberinde bazı yeni kavramlar da getirmiştir. Bu kavramlar çok iyi bilinmemekte ve doğal olarak da toplumda bir takım kaygılara, endişelere sebep olmaktadır.Bunlardan biri ve en popüler olanlarından biri de GDO’dur.
Bir canlıya farklı türlerden, bir veya daha çok genin aktarımı ve eklenmesiyle elde edilen yeni canlı “Genetik Olarak Değiştirilmiş Organizma (GDO) ve bu uygulamalarla elde edilen ürün ise “Genetik Olarak Değiştirilmiş Ürün” veya “transgenik organizma/ürün” olarak tanımlanıyor.
Bugün ki sohbetimizin ana teması genetiği değiştirilmiş organizmalar olmakla birlikte, konunun daha iyi anlaşılabilmesi için Biyoteknolojiyi de tanım olarak vermek yararlı olabilir.
Yine bu kavramların herkesçe anlaşılmasının, bazı konularda toplumsal bir bilinç oluşturmak açısından gerekli olduğunu düşünüyorum.
Mümkün olduğunca anlaşılabilir şekilde, anlatmaya çalışacağım.
Bitki, hayvan veya mikroorganizmaların tamamının ya da bir parçasının kullanılması suretiyle, yeni bir organizma (bitki, hayvan ya da mikroorganizma) elde etmek veya var olan bir organizmanın genetik yapısında arzu edilen yönde değişiklikler yapmak amacı ile kullanılan yöntemlerin tamamına Biyoteknoloji denmektedir.
İnsanlık tarihiyle eşdeğer bir geçmişe sahip olan geleneksel Biyoteknoloji, gerçekleşen bilimsel gelişmelerin güncel uygulamalara da yansımasıyla, son 20 yılın evrensel boyutlu en önemli teknolojisi halini almıştır.
Biyoteknoloji; geleneksel ve modern Biyoteknoloji olmak üzere ikiye ayrılır.
Yani annelerimizin evde maya tabir ettikleri bir yoğurdu, süte ilave etmesiyle; sütü yoğurda ya da yine maya ile peynire çevirmesi, ekmek mayalaması, şalgam suyu yapması vs geleneksel Biyoteknolojidir.
Çünkü mayanın içindeki mikroorganizmadan faydalanarak, başka bir yapıda değişiklik yapmıştır. Ama burada gen düzeyinde bir değişim olmamıştır.
Fakat modern Biyoteknolojide durum daha karmaşıktır.
Modern Biyoteknolojide doğrudan genler üzerinde değişim yapılmaktadır. A organizmasından bir gen alınıp B organizmasına aktarılmaktadır. Bu şekilde B organizmasında daha önce olmayan bir renk oluşturabilirsiniz, mesela mor menekşeyi turuncu yapabilirsiniz, patlıcanı kırmızı, karpuzu köşeli yapabilirsiniz. Ki son dönemlerde ki karpuzda, kabak genlerinin aşılanması suretiyel ağırlık artışı yapılmıştır.
Şayet dikkatli bakarsanız da aslında, bu tarz ürünlerin hayatınızın her yerinde olduğunu da görebilirsiniz.
GDO’NUN AVANTAJLARINDAN ÖRNEKLER
Hızlı ve maliyeti düşük bir yöntemdir.
İstenen değişimler birkaç nesilde sağlanabilir.
Karakterlerin seçiminde büyük bir kesinlik sağlar.
İlaçlamadan tasarruf sağlar.
Kalıntı etkisinden kurtarımı sağlar.
Verim artışı sağlar.
GDO’NUN DEZAVANTAJLARI:
Temel doğası değiştirilen bir sebzenin, meyvenin, uzun süreli testler olmadan güvenli olup olmadığı anlaşılamaz.
İnsan ve hayvanda alerjik ve zehir etkisi olan genlerin aktarılması ile en masum gıdalara taşınması neticesinde insanların her an bu zehirleyicilerle karşılaşabilme riski vardır.
Mesela; domates çürümesin diye ona akrepten elde edilen ve antibiyotik salgılayan bir gen takılmış olabilir.
GD bitkilerinde kullanılan antibiyotik direnç geni, insanları hasta edebilecek bakteriler tarafından alınabilir ve insan sağlığı açısından bu bakterilerle savaşmak olanaksız hale gelebilir.
Genetik çeşitliliğin azalması ve gen kaynaklarının yok olma ihtimali olabilir.
GDO’lar gıda olarak tüketildiklerinde girmiş oldukları hayvan ve insanlara ait canlı organizmalarla birleşme ve neticesi belli olmayan tuhaf bir birleşik organizmanın meydana gelme ihtimali mümkündür.
Böceklerin direnç kazanması.
Virüs kaynaklı genlerin, diğer virüslere gen transfer etme ihtimali.
Değişikliğe uğratılmış mikroorganizmalar, hayatî önemi haiz olan toprak bünyesindeki mikroorganizmaları menfi yönde etkileyerek mikro dengeyi bozabilir.
TRANSGENİK ORGANİZMALAR VE AHLÂKÎ PROBLEMLER
Genetik olarak değiştirilmiş yiyecekler, ahlâkî ve hukukî problemlere yol açabilmektedir. Vejeteryanlarla, Hıristiyan, Hindu ve Budistlerden bazı gruplar, içinde böcek, hayvan ve insan geni olabilecek meyve ve sebzelerden tüketmek istemiyor; transgenik yiyecekleri şüphe ile karşılıyorlar.
Özel dinsel yiyecek kuralları olan Yahudi ve Müslümanlar, genetik olarak değiştirilmiş yiyeceklerin dinsel kısıtlamalarına aykırı olmadığından emin olmak istiyorlar.
Örneğin hem Müslümanlar hem de Yahudiler yedikleri havuçlarda domuz geni görmek istemiyorlar.
Öte yandan dünya nüfusu hızla artıyor. Artan nüfus, verimli tarım alanları üzerine konutlar yapıyor. Çevre kirleniyor, doğal kaynaklar azalıyor.
Tıbbi gelişmeler insan ömrünü uzatıyor. Bu kadar insanın yeme içme ihtiyacına nasıl karşılık verileceği sorusu en önemli sorun haline geliyor.
Tablo son derece ironik görünüyor.
Ama her durumda, çiftçilerimizin elindeki yerli tohumların son derece önemli olduğunu, genetiği ile oynanmamış tüm bitkilerin, Ülkemizin en önemli ekolojik zenginlikler olduğunu bilmek gerekiyor.
Bu tohumların acilen gen analizlerinin yapılaması, çoğaltılması gerekiyor.
Bu da mümkün olduğunca tarafsız GDO gerçeğine üstten bir bakıştır. Faydalı olduğunu umuyorum.
Saygılarımla.. Prof. Dr. Nazan Apaydın Demir